Kompakt Disk Blog

"Dinle, oku, gör: Müzik, kitap, film"

Sorun Yaratan Bir Adam: The Bothersome Man

Hiç yorum yok

Ne yenilen yemeklerin tadı var burada, ne sıcak çikolatanın ne de sevişmelerin.

İskandinav ülkeleri hakkında en önemli bilgimiz herhalde yüksek intihar oranlarıdır. Norveç'te yetkililer, denizde ve/veya gölde bulunan cesetlerin çoğunun fermuarının açık bir halde bulunmasını, iyice kafayı çeken Norveçlilerin işemek için kıyıya geldiklerinde ayakta duramayıp suya düşmeleri sonucunda donarak ölmeleri olarak açıklıyor. Eminim o sırada ülkelerinden çıkan metal müzik gruplarını da dinlemeyi ihmal etmiyorlardır.

Bu yalnız ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmış ırkın intihar ve ölümleri, henüz o refah seviyesine ulaşamadığımız için bizim tarafımızdan 'rahat batıyor' şeklinde yorumlanabilir.

Den brysomme mannen (The Bothersome Man) Türkçe'ye Sorun Yaratan Adam olarak çevrilmiş, 2006 yapımı bir Norveç filmi. Yönetmen Jens Lien'in izlediğim ilk filmi.


Filmde İskandinav insanlarının halet-i ruhiyesi çok başarılı anlatılmış. Konusu kısaca şu şekilde: Nereden, neden ve nasıl yola çıktığını bilmediğimiz Andreas (Trond Fausa), otobüsle geldiği, muhtemelen artık kullanılmayan bir petrol ofisinin -ki Norveç petrol zengini bir ülkedir- önünde "Hoş geldin" afişiyle karşılanır. Yaşayacağı daire, giyeceği takım elbiseler ve çalışacağı iş hazırdır. Andreas'a düşen yalnızca kendisine biçilen bu hayatı yaşamaktır. Etraftaki herkes ona çok iyi davranmaktadır. Kız arkadaş edinir(Anne Britt) ve daha büyük bir eve taşınırlar. Artık günleri daha çok sıradanlaşır. Kendisi gibi düşünen Hugo ile tanışana kadar.

Öyle bir dünyadır ki yaşadığı yer, ne kadar içerse içsin sarhoş olamaz, aşık olur fakat anlaşılmaz, kaçmaya çalışır ama başaramaz. Mutsuz olmasına izin verilmeyen bir dünyada yaşıyordur ve bu dünyada ölüme bile yer yoktur. Yanına yaklaşan ve bunu dile getiren kadının da dediği gibi: "Biz mutluyuz Andreas, biz burada mutluyuz."

Kural basittir, sisteme ayak uyduramayan dışlanır.


Film konusuyla olduğu kadar sahneleri ile de beni büyüledi. Beklenmedik yerlerde beklenmedik sertlikte sahneler vardı. Aşk acısıyla bağdaştırabileceğimiz bir tren sahnesi vardı ki uzun süre unutamayacağım nitelikte, özellikle sonundaki yürüyüş ile. Yine tren garında mekanik bir şekilde öpüşen çift, intihar etmiş bir adam...

Bu tek tip insanların gördüklerinde rahatsız olacakları olayları görmezden gelmesi ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları insanı çıldırtabilir. Duygusuzluk, duyarsızlık hat safhada.

Konusu itibari ile sevdiğim filmlerden olan Truman Show'a benzerlik gösterse de, sanırım ben The Bothersome Man'i tercih ederim. Ticari kaygıdan uzak, anlatmak istediğini vurucu bir şekilde anlatan, bunu yaparken de seyirciyi rahatsız eden bir film The Bothersome Man.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder