Kompakt Disk Blog

"Dinle, oku, gör: Müzik, kitap, film"

Being There: Şans mı Akıl mı?

Hiç yorum yok

Bir adam düşünün hayatı boyunca hiç dışarıya çıkmamış. Orta yaşlı. Bahçıvanlık bildiği yegane şey. Arta kalan zamanlarında televizyon izlemeyi seviyor. Aslında izlemek değil de kanal değiştirirken 5-10 dakika ara vermek. Sürekli aynı şeyi izleyemiyor. Okuma-yazması yok. Hiç asansöre ve otomobile binmemiş. Kimliği yok, doktor kaydı yok. Doğuştan zeka özürlü olduğu için yaşlı adamın koruması altında başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayabilmiş.

Ancak yaşlı adamın ölüm olayı gerçekleşince ve kim olduğunu kanıtlayamayınca evin satışa çıkmasından dolayı kendini sokakta bulur Chance the Gardener. Ne bu ölüme tepki verebilmiştir ne de sokağa atılmasına. Sorgulamadan pahalı, şık takım elbiselerle dolu bavulunu ve uzaktan kumandasını alıp nereye gideceğini bilmese de yola koyulur. Ne de olsa yaşlı adamın en pahalı kıyafetlerini giymesine izin verilmiştir.

Chance(Şans) dış dünyada dolaşmaya başlar. Sokakta da ilk ilgisini çeken yine vitrindeki televizyondur. Televizyonla haşır neşir olurken kendisine bir limuzin çarpar. Kocası da hasta olan Eve Rand bu sakin, huzur dolu ve zengin görünümlü adamı evindeki doktorlara muayene ettirmek için evine davet eder. Böylece bu zengin malikaneye yerleşir Chance The Gardener (Chauncey Gardiner olarak çağrılacaktır bundan sonra).

Chauncey'in yükselişi başlar. İlik kanseri olan Ben Rand'in danışmanı olur. Hatta Ben daha da ileri giderek karısını Chauncey'e emanet edecektir.

Amerikan başkanı ile tanışır. Sorulara yine en iyi bildiği şey olan bahçıvanlık üzerinden yorum yapmıştır Chauncey. Ve fakat söylediği her şeyi herkes kendine göre yorumlayıp, yeni anlamlar katarak büyütür. Böylece dolaylı yoldan vemiş olduğu tavsiye Amerikan ekonomisi için örneklendirilir.

Son derece yüzeysel, basit ve ahmakca konuşan bir adamdır Chance. Olayların gidişatı, yanlış anlamalar ve yüklenen misyonlar birden bire Amerika'da en çok aranan adam olmasını sağlar. Yaşlı adamın hizmetçisi en doğal yorumu yapar "Amerika beyazların ülkesi".

İnsanların en basit şeye bile nasıl derin anlamlar yükleyip kör olabileceğinin kanıtıdır Being There. Bomboş bir adamın kendine güveni ile etrafındakileri fazlaca etkilemesidir. Güvenebileceği, sırtını dayayabileceği hiçbir şeyi olmamasına rağmen şansın yaver gidebileceğinin hikayesidir. Şanslı olduğunu bilmeyen bir adamın basit mutluluğudur. Kendisini şans zanneden insanların ahmaklığıdır.

Jerzy Kosinski'nin romanından uyarlanan filmde, yönetmen koltuğunda Hal Ashby oturuyor. Chance karakterinde ise Peter Sellers çok iyi bir iş çıkarmış. Film yavaş tempoda ilerler ama kesinlikle sıkmaz. Yer yer kahkalar bile atarsınız. Belki bu pembe panter etkisidir ya da Peter Sellers'a yüklediğimiz komik adam anlamı. Ve fakat sonu çok güzel filmlerdendir. Mutlaka izlenmelidir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder