Kompakt Disk Blog

"Dinle, oku, gör: Müzik, kitap, film"

Ejderha Dövmeli Kız

2 yorum
Son iki haftadır neredeyse soluksuz kitap okuyorum. Dünyada en çok satan kitap. Ülkemizde o ünvanı alamadı yanılmıyorsam ama çok satan kitaplar arasında.

Pek tabi Millenium Üçlemesinin ilk iki kitabından bahsetmekteyim. Ejderha Dövmeli Kız (The Girl With the Dragon Tattoo) ve Ateşle Oynayan Kız (The Girl Who Played With Fire). Üçüncü kitabı (The Girl Who Kicked the Hornets' Nest) heyecanla ve merakla bekliyorum.

Kitap tür olarak polisiye diye geçiyor. Bende hemen tür üzerinden en çok roman yazan ve bestseller olan Agatha Christie romanlarının tadında bir kitap okuyacağım duygusu oluştu. Ve fakat asla sadece polisiye olmadığını okurken anlıyorsunuz.

Yazar Stieg Larsson Millenim serisini 10 kitap olarak düşünür. Maalesef Dördüncü kitabın başlarında kalp krizi sebebiyle dünyadan göçer. Ne kitapların başarısını görebilir ne de kazandığı milyonları...

Kendisi de gazeteci olan Larsson; dürüst, güvenilir, kadınlarla arası iyi olan, kötülerin ipliğini pazara çıkarmaya yemin etmiş bir gazeteci olan Mikael Blomkvist ile sorunlu çocukluk yıllarından sonra pek konuşmayan, dik başlı, istemediği hiçbir şeyi yaptıramayacağınız, dövmeli, piercing'li, ufak tefek, bilgisayarlarla arası çok iyi olan Lisbeth Salander başta olmak üzere karakterler konusunda harikalar yaratmış.

Karakterleri ilk kitapta detaylıca anlatılmasının sebebi serinin devam kitaplarında da aynı kişilerin başından geçenlerin konu alınması. Ama bu detaylı giriş bölümünde bile sıkılmadım. Akıcı bir dile günümüzün insanları ve sorunları anlatılmış. Kitap elbette polisiye türünde ve çözülmesi gereken gizemli olaylar barındıyor. Ancak olaylar devam ederken kadınlara yönelik şiddet, mafya, bürokrasi, gazetecilik, nazizm, ırkçılık, sanayi, teknoloji, yasalar ve daha birçok konuya da bolca değinmekte. Kitabı güzel yapan tarafı da bu. Çevremizde yaşanan olaylar İsveç sokakları özelinden gayet güzel anlatılmış. İsveç gibi insan hakları son derece gelişmiş bir ülkede dahi yaşananlar gerçekten iç karartıcı.

Kadınlardan nefret eden erkeklere ve ırkçılığa eleştirileri -özellikle ikisinden de nefret eden biri olarak- benim yazara olan saygımı daha da arttırdı.

Kesinlikle ikinci kitap birinciden çok daha güzeldi. Birinci kitabı okurken az çok tahmin edebilmiştim. Fakat ikinci kitabın sonları beni cidden şaşırttı ve beklemediğim yerden geldi.

Üçüncüsünün eli kulağındadır yazılarını çokca okudum ama net tarihi bilmiyorum. Sonu itibariyle beni meraklara salan ikinci kitaptan sonra heyecan dorukta. Derin devlet konularına giriş yaptık sonlara doğru. Devamında mutlaka bu çetelerin ipliği pazara çıkartılacak.

Bir taraftan da düşünmüyor değilim. Biz de böyle kitaplar yazılsa ve kazara dünyada bestseller falan olsa yazar kesin Türklüğe hakaretten yargılanır. Türkiyenin kötü tanıtımı yapıldı falan denir. Ne zaman kompleksiz bir memleket olabileceğiz ve ben görürmüyüm bilmem.

Bu kadar kötü İsveçli ve kötü İsveç reklamına rağmen Stockholm'e gitmeyi çok istiyorum. Ben de ters tepti sanırım. Ne demişler reklamın iyisi kötüsü olmaz.

Eklemeden geçemeyeğim kitabın filmleri İsveç'te çekildi ve hala çekiliyor. Ama Hollywood el atmazsa olmaz. Fight Club, Seven gibi filmlerden tanıdığımız David Fincher'ın filmin yönetmeni olacağı konuşuluyor. Güzel bir film çıkarsa ne ala. Bekleyip görelim.

2 yorum :

Yorum Gönder