Balkanlardan Siyasi Mizah:
Ko to toma peva / Who Sings Over There
sözde yazar
Salı, Temmuz 22, 2014
1980
,
film
,
İkinci Dünya Savaşı
,
Ko to toma peva
,
Sırp Filmi
,
Slobodan Sijan.
,
Şarkı Söyleyen Kim
,
Who Sings Over There
,
Yugoslavya
Hiç yorum yok
Ko to tamo peva (Who Sings Over There / Şarkı Söyleyen Kim) 1980 yapımı bir Yugoslavya filmi. Artık Yugoslavya diye bir ülke olmadığından Sırp filmi diyebiliriz.
Film, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçiyor. 1941 yılında Nazi Almanya'sının Yugoslavya'ya girmesiyle, Sırplar da bu savaşa dahil olmuştur. Savaş acıyı da beraberinde getirir. Bu acı üzerinden pek çok film çekildi. Ko to tamo peva'yı farklı yapan ise savaşın etkilerini ve toplumsal sınıf farkını, mizahi bir dille anlatması.
Filmin konusuna gelirsek, toplumun çeşitleri kesimlerinden bir grup insanın otobüsle başkent Belgrad'a ulaşmaya çalışmasını izliyoruz. Bu bir grup insan arasında; askerdeki oğlunu ziyaret etmeye giden bir savaş gazisi, sakar bir avcı, hasta bir adam, kötü bir şarkıcı, Nazi hayranı olan ve bunu her fırsatta dile getiren disiplin takıntılı bir adam, şarkı söyleyen iki çingene çocuk ve sonraki durakta otobüse binecek olan yeni evli genç bir çift var. Otobüsün kontrolünü elinde bulunduran şoför ve şoförün kıt akıllı oğlunu da eklersek, birbirinden ilginç karakterlerin olduğu zorlu yolcuğu başlayabiliriz.
Çingeneler bir nevi anlatıcı konumunda. Film onların şarkısıyla açılıyor ve her bölüm sonunda yine ikilimiz şarkı söylüyor. Otobüse binerken Nazi hayranı olan adamın "çingenelerle aynı otobüse mi bineceğiz?" sorusuna maruz kalıyorlar. Otobüs şoförünün "parayı veren düdüğü çalar" cevabıyla da sorun ortadan kalkıyor. Onlar için bir dışlanma sebebidir fakat çingenelerin milliyetsiz olması en sevdiğim özellikleri. Tabi bu bizim ülkemizde yaşayanlar için geçerli değil. Ne yapıp edip onları da milliyetçi yapmayı başarmışız.
Sistemin içinde bir şekilde sindirilmiş olan bu insanların, otobüs durağındaki bekleyişiyle başlıyoruz hikayeye. Otobüs her göründüğünde çalan müzik bile başlarına gelecek acayip olaylara hazırlıyor bizi. Müzikle beraber bozkırın ortasından kırık dökük, tahta sandalyeli, sobalı eski bir otobüs geliyor. Yolcular itiş kakış otobüse biniyor. Herkes durakta beklerken, bir sonraki durakta binerim diyerek ayrılan avcı, yolda yürürken otobüse rastlıyor ve binmek istiyor. Şoför otobüse alırsa tabi. Kural kuraldır. Otobüse durakta binilir. Etrafta koca bir hiçlik olmasına rağmen bozkırın ortasında bile bu kurallara sadık kalmaya çalışan bir zihniyet var. Daha doğrusu Nazi işgalinin ve disiplinin topluma nüfuz etmesinin en güzel örneği.
Kurallara sıkı sıkıya bağlı şoförümüz, kendi ihtiyaçları için kafasına göre mola vermekte ve oğluna gözü kapalı otobüs sürdürmekte bir sakınca görmez. Durup otobüse domuz almak veya gözü kapalı bir şoför, yolcular için sorun olabilir ancak. Nereye gittiğini göremeyen bir şoförün ilk işi askeri bölgeye girmek olur. Şoför ve oğlu devleti temsil eder. Kuralları belirleyen, halkı sindiren ve gözü kapalı yaptığı ilk icraatında rotasını askere çeviren. Sonraki engel, yolun kendi tarlasından geçtiğini iddia eden ve geçiş için para isteyen bir köylüdür. Şoför ve oğlu ufak tefek köylü engelini, onu yoldan çekerek aşarlar. Sonrasında köylü iri ve kuvvetli oğullarından yardım ister ve otobüsün lastiğini patlatırlar. Şoför bu engeli kendi istediği gibi aşamayacaktır. Köylünün istediği geçiş ücretinin iki katını yolculardan toplar ve yarısını kendisi alır. Toprak sahibi ve devlet, halkı dolandırmıştır.
Yeni evli çift ile otobüse kadın bir yolcu dahil olur. "Denizi görmek için evlendim" diyerek, özgürleşmek için başka çaresi olmadığını anlatır bize yeni gelin. Zaten bu amaç için de erkekten çok çocuğa benzeyen biriyle evlenmiştir. Çiftin otobüste oynaşmasına karşı çıkan yolcular ise, ilerleyen bir sahnede, çifti ormanda gizlice sevişirken röntgenlemekte beis görmez.
Filmi daha fazla anlatmayacağım. İlerleyen sahnelerde otobüsü yine zorlu engeller beklemektedir. Otobüsün bir türlü Belgrad'a gidemeyişi ve bu yolculuk süresince başlarına gelen olayları izliyoruz. Mizah dozu yerinde ve alt metinleri çok sağlam bir film. İzlerken kahkaha atabilirsiniz. Tam "güldürürken düşündürdü" cinsinden.
Sözün özü ben filmi çok sevdim. imdb.com'da 8.8'lik bir puana sahip olmasına rağmen az bilinenlerden. Öyle ki filmin tamamı Youtube'a yüklenmiş.
Tarz olarak örnek vermek gerekirse, ünlü Sırp yönetmen Emir Kustarica'nın Underground (Yeraltı) filmine benzetilebilir. Underground'da da Yugoslavya'nın parçalanışı metaforlar ve mizahi bir dille anlatılıyordu.
İyi Seyirler.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder