Kompakt Disk Blog

"Dinle, oku, gör: Müzik, kitap, film"

Blake Edwards Filmleri

2 yorum

Bildiğiniz üzere ünlü yönetmen Blake Edwards geçen ay aramızdan ayrıldı. Arkasında dönemine damgasını vurmuş filmler bıraktı. Yıllar içinde kaybolmayıp 60'lardan günümüze kadar geldi.
En çok bilineni Peter Sellerslı Pembe Panter serisidir. Yönetmen, Yapımcı ve Senarist Blake Edwards'ın tüm filmleri burada.

Sevdiğim filmlerinden geçte olsa bir seçki hazırladım.

1- Breakfast at Tiffany's (1961)
Truman Capote'un aynı adlı romanından uyarlanan filmde, Audrey Hepburn Holly Golightly karakteriyle unutulmazlar arasına adını yazdırmayı başarmıştır.

Hepburn'ün zerafeti ve samimi ifadesi, en önemli özelliği parti kızı olmak olan Holly'yi tüm şımaraklığına rağmen çok sevmemizi sağladı.

Hepburn hep bir stil ikonu olmayı başardı. Siyah elbisesiyle, uzun ağızlığından içtiği sigarasıyla, eşarbıyla kim hatılamaz ki onu. Filmin önüne geçmeyi başaran ve günümüze kadar gelen Holly karakteri Blake Edwards'ın karakter yaratmadaki ustalığının bir sonucu.

Kitapla film birebir aynı olmamakla beraber ikisinin de tadı ayrıdır. Zaten kısacık olan kitabı bir solukta okuyup filmini de izleyebilirsiniz.



2- The Party (1968)
İzlediğim en komik filmlerden biri. Peter Sellers'ın yaptığı her türlü sakarlık, yanlış anlaşılmalar dizisinin ortaya çıkardığı absürtlükler. Giderek kontrolden çıkan bir parti ve ortasında kalan insanlar. Filmin sonunda partiye dahil olan bir fil ve her yerde köpükler hatırlıyorum.

Gerçekten sıkı bir komedi izlemek isteyenlere tavsiye edilir.



3- The Pink Panther Series (The Pink Panther 1963, A Shot in the Dark 1964, The Pink Panther Strikes Again 1976)
Tek tek yazmaya gerek yok seriyi. Inspector Clouseau karakteriyle özdeşleşen Peter Sellers ve yine filmin önüne geçmiş sakar ve salak dedektif karakteri. Her aldığı davayı ciddiyetle araştıran ve sonunda ne hikmetse çözen Clouseau, üstüne bir de üstün hizmet ödülleri alır. İkinci filmden itibaren kadroya dahil olan Dreyfus, tüm bu olanlar yüzünden artık akıl hastanesindedir. Söylediği yanlış kelimeler, iflah olmaz sakarlığı, kimseyi dinlemeyişi ve kendinden son derece emin halleri ile Clouseau gerçekten özel bir karakter. Herkesi şaşırtabilir.

Uşağı vardı, Kato. Her eve gittiğinde Clouseau'ya sürpriz yapardı ve dövüşürlerdi. Enteresan dedektif Clouseau'nun herşeye hazırlıklı olma amaçlı egzersizleri.

Bu seriden bir çok sahne bizim filmlerimizde de kullanılmıştır. Yanılmıyorsam Şabanoğlu Şaban'da elmas arayan Şaban ve Ramazan'ın köşkte yaptığı sorgulama sahnesi bariz olmak üzere, konu itibari ile de Pembe Panter'in ilk filmiyle benzerlikler gösterir. Şabanoğlu Şaban daha komiktir o ayrı.



4- 10 1979

Orta yaş bunalımına girmiş bir müzisyen olan George Webber'in hikayesi. Dudley Moore filmde döktürür amma velakin en çok hatırlanan karakter altın rengi mayosu ve örgülü saçlarıyla meksika sahillerinde koşturan Bo Derek'tir. Bo Derek filmde tüm güzelliğini sergilemiş ve sonrasında epeyce ünlü olmuştur.

Film sevgilisinin George'a yaptığı sürpriz doğum günü partisi ile başlar. Bkz. Edwards Blake ve Parti Takıntısı...

George artık 42 yaşında sürprizleri sevmeyen bir adamdır. Trafikte karşılaştığı ve evlenmek üzere olan Jenny'nin (Bo Derek) peşinden Meksika'ya kadar gidecektir. Jenny'ye ulaşmaya çalışırken başına gelen absürt olayları izleriz.

Karşı komşusunun evde sürekli çıplak partiler (evet yine parti) düzenlemesi ise orta yaş bunalımındaki bir adam için acı bir tesadüf olsa gerek.

Bo Derek gibi Dudley Moore'da bu filmden sonra şöhrete kavuşur. Moore, aynı zamanda bir müzisyendir. Kesin bir bilgiye sahip olmamakla beraber, büyük ihtimal filmde piyanoyu kendisi çalmıştır.

5- What Did You Do in the War, Daddy? (1966)
Bu film uzun zamandır izlemek istediklerim arasında. En kısa zamanda bu eylemi gerçekleştirip buraya not düşmek isterim.

2 yorum :