Kompakt Disk Blog

"Dinle, oku, gör: Müzik, kitap, film"

Kusursuz Bir Film: Black Swan

2 yorum

Memleketimde beklenen filmler vizyona geç giriyor bazen hiç girmiyor. Seçme şansın bile yok, herkes ne izliyorsa sende izleyeceksin. Black Swan'de gelmek bilmeyenlerden.

Ben de daha fazla dayanamadım ve izledim filmi. İyi ki de izlemişim. Uzun zamandır izlediğim en iyi filmdi Black Swan. Belki senaryosuyla değil, ama kamera açıları, oyunculuk (Natalie Portman) ve müzikler bence kusursuzdu. Kusurlu sayılabilecek birkaç boşluk vardı belki senaryoda ama unuttum gitti. Hem kusurlu bir kusursuzluktu zaten asıl olan.

Bale ilgi alanıma giren bir sanat dalı değil. Hatta opera ve tiyatro da sevmem ben. Bizi modernleştireceğine inandırılan sanatları sevmiyorum galiba. Zorlama mevzu hoşuma gitmez ezelden beri. Kuğu Gölü (Swan Lake) balesi ise tüm zamanların en ünlü bale gösterisidir ki tahminimce duymayan yoktur. Bir Tchaikovsky eseri. Bale ile ilgili bildiğim yegane bilgi budur.

Filmin baleyle ilgili olması bu sebeplerden ötürü itici bir unsurdu başlarda ve fakat işin içinde Darren Aronofsky varsa biliyorsunuz ki bale amaç değil araç olacaktır.


Nina(Natalie Portman) annesiyle beraber yaşayan, hayatında baleden başka hiç birşey olmayan, mükemmel olmaya çalışırken hayatı ıskalayan bir balerindir. Annesi Nina'ya hamile kaldığında kariyerini yarım bırakmak zorunda kalmıştır. Kendisinin ulaşamadığı kusurzuzluğa ulaşması için kızını dış dünyadan uzak, kendi ördüğü temiz ve kuralcı kozanın içine hapseder. Filmin başlarında bu ilişki bize kusursuz ve sevgi dolu görünebilir. Yine de yanlış olan bir şeyler vardır. Nina 28 yaşındadır ve istemesede -ki karşı koyamaz- hala annesi soyunup giyinmesine yardım eder. Beyaz ve açık pembe renklerle çevrelenmiş bir dünyada yaşar. Odası, kıyafetleri, pastası ve oyuncakları (evet bir sürü ayıcığa sahip)...


Bir gün yönetmen Thomas, Swan Lake'in farklı bir versiyonunu çekmek istediğini duyurur. Swan Queen olmak için yanıp tutuşan Nina, beyaz kuğu için biçilmiş kaftan olsa da siyah kuğunun şehvetli, vahşi ve kötücül halini canlandırabileceği konusunda Thomas'ı ikna etmek zorundadır. Nina da herkes kadar iyi ve kötü barındırır. Ama yukarıda adı geçen korkunç anne tüm duygularını bastırmasına sebep olmuştur. Siyah kuğuyu canlandırması için tüm duygularını özgürce yaşaması gerekmektedir. Bu adımlarını sayarak atan Nina için imkansız olsa gerek.

Nina, metroda Lily'yi farkeder. Lily'nin olabildiğince özgür, başına buyruk, şehvetli halleri ilgisini çekecektir. Her seferinde Nina'nın dikkatini dağıtmayı başarır Lily. Tetikleyicidir, pervasızdır. Belki gördüğümüz kadar salt kötü de olmayabilir. Ne de olsa biz filmi Nina'nın gözünden izliyoruz. Lily'de Nina'nın görmek istediği gibi. İçerikle ilgili daha fazla detaya girmeyeceğim.

Film psikolojik gerilimin en iyi örnekleri arasında yerini alacaktır. Kamera açıları ve kullanımı çok iyiydi gerçekten. Dans sahnelerinde kameranında dansçılarla birlikte dönmesine özellikle bayıldım. Filmde merkez Nina, haliyle kamerada hep onun etrafında dönüyor.


Aynalar çok çok önemli, nerede bir ayna gördünüz dikkatli bakınız. Zaten heryerde var aynalar ama çok zekice kullanılmış. Natalie Portman hayatının rolünü oynamış. Başkasını Nina olarak düşünemiyorum, Natalie olmasa bu filmde çekilemezmiş gibi.
Filmi pazar öğleden sonra izledim ve bütün gün etkisinden çıkamadım desem yeridir. En yakın zamanda tekrar izlemek isteği damarlarımda dolaşmakta. Böyle karanlık bir hikayeyi tekrar izleme isteği uyandırmayı başaran Darren Aronofsky'yi de canı gönülden kutluyorum. Hâla baleyi sevmiyorum ama bu filmi seviyorum.

2 yorum :

  1. Bahsettigin gerilim ve karanlik havayi filmin uzerinden hizli hizli gecerken bile hissettim.
    İlk firsatta izleyecegim bende. Siradaki yaziyi bekliyoruz artik.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler. Yaşanan dramı ağlatarak değilde seyirciyi rahatsız ederek vermesiydi bu filmi bu kadar etkileyici kılan taraf benim gözümde. Gerçekliğin sınırlarının zorlanması ve hangisi gerçek hangisi değil yanılgısı. Belki hikaye bilindik ama sunum önemlidir :)

    YanıtlaSil